Süper Lig’de yeni sezonun ilk iki haftası geride kalırken tartışmaların odağında verilen/verilmeyen elle oynama kararları yer aldı. İngiltere Premier Lig’de de benzer tartışmalar hararetli bir şekilde devam ederken IFAB’ın güncellediği elle oynama kuralı geçen sezondan bu yana karmaşık bir hal alan sorunu çözmediği gibi suyu daha da fazla bulandırdı. Elle oynama sorunu futbolun ayağına dolanıyor…
SKOR DETAY HABER / METİN AKTAŞOĞLU Editör notu: Futbol ayakla oynanıyor. Ama sahada artık başka bir uzuv ‘ayağı’ gölgede bıraktı. Zaten oyuncular, antrenörler, ekran başında taraftarlar sürekli ‘EEELL’ diye bağırıyor. Bu ses gol sesini dahi bastırmış durumda. Ceza sahasında elle oynamanın kuralı muğlak, cezası ağır, sonuca etkisi saçmalık derecesinde fazla. Bir kural; dahil olduğu oyuna yük olur mu? Oluyor.
Geçen yıl bu konuyu masaya yatırmıştık. IFAB kuralı güncelledi ama sahanın içi iyileşmedi. Bu yıl Süper Lig benzer tartışmalarla başladı. Premier Lig takımları elle oynama bilmecesine iki haftada isyan bayrağını çekti.
Skor editörleri olarak önerimiz: Elle oynamanın yaptırımı artık penaltı olmasın. Endirekt serbest vuruş hem kuralın uygulanması üzerindeki baskıyı azaltacaktır, hem de ihlale daha ölçülü bir ceza olacaktır.
Süper Lig’de yeni sezon tüm heyecanı, aksiyonu ve eksik olmaz tansiyonu ile başladı. İki hafta da geride kaldı. Sahadaki oyunun kalitesi elbette tartışılır ancak uzun maratonda oyunlar da zamanla şekillenecek ve kalabalık ligimizde güçlü mücadeleler izleyeceğiz, bundan şüphemiz yok. Ancak futbolseverlerin tadını kaçıran bir unsur var ki bu unsur sadece bizim değil, Avrupa’nın da, Premier Lig’in de gündeminde.
Bu unsur “elle oynama sorunsalı” şeklinde karşımıza çıkıyor. Sözcü Skor’dan Mehmet Özen, 10 Şubat 2020’de “Futbolun başındaki bela: Elle oynama kuralı!” başlıklı bir yazı kaleme almış ve futbolun kural belirleyicisi IFAB’ın elle oynama konusunu ele alışına değinmişti. Tüm ihtimalleri göz önünde bulundurmak ve tüm senaryolara parmak basmak amacıyla oldukça detaylı bir şekilde aktarılan kural, bu çabanın kurbanı olmuş gibi duruyor. Varılan nokta bize bunu gösteriyor. IFAB maalesef detaylarda boğulup, karmaşa doğurmuş.
İLGİLİ HABER Futbolun başındaki bela: Elle oynama kuralı!
Özen, yazısındaki ilgili bölümde “Artık elle oynama ihlali için kasıt unsuru aranmıyor. IFAB kasıtla kaza arasındaki farkı süzmenin çok zor olduğunu düşünerek ihlalin tanımını genişletti ama bu griliği azaltmadı, düdük ve kurban sayısı çoğaldı, tartışmaların sesi yükseldi” ifadelerine yer vermişti.
Elle oynama kuralı 2020-2021 sezonu için genişletildi ve IFAB tarafından, insan anatomisi uzmanlarını kıskandıracak bir şekilde, omuz ve kolun “ne olduğuna” açıklık getirildi! IFAB’a teşekkür ederek kural kitabındaki girişten bir alıntı yapalım:
“Kol (elle oynama var) ile omuz (elle oynama yok) arasındaki sınır tanımlanmıştır ve kazara elle oynama ihlalleri tanımı daha açık hale getirilmiştir.”
İddia bu. Peki kuralda ne diyor IFAB?
Topa Elle Müdahale Etmek
Elle oynama ihlallerini belirleme amacıyla, kolun üst sınırı koltuk altı bölgesinin alt hizası olarak kabul edilir.
Eğer oyuncu aşağıdakileri yaparsa, bu bir ihlaldir:
• elini/kolunu topa doğru hareket ettirmek de dahil olmak üzere topa bilerek eli/kolu ile dokunursa
• rakip takım kalesine, kaleci de dahil, kazara bile olsa, eli/kolu ile doğrudan bir gol atarsa
• top kendisinin veya takım arkadaşının eline/koluna kazara bile olsa temas ettikten hemen sonra:
• rakip takımın kalesine gol atarsa
• gol atma şansı yaratırsa
• oyuncu topa eli/kolu ile dokunduğunda;
• el/kol oyuncunun vücudunu doğal olmayan şekilde büyüttüyse
• el/kol seviyesi omuz seviyesinin üstündeyse/aşıyorsa (oyuncu bilerek topla oynadıktan sonra top eline/koluna dokunmadıkça)
Eğer top oyuncuya yakın olan başka bir oyuncunun kafasından veya vücudundan(ayağı da dahil) doğrudan oyuncunun eline koluna temas etse bile, yukarıdaki ihlaller uygulanacaktır.
Yukarıdaki ihlaller haricinde, eğer top bir oyuncunun eline koluna aşağıdaki durumlarda temas ederse bu durum bir ihlal teşkil etmez:
• oyuncunun kendi kafasından ya da vücudundan (ayağı da dahil) doğrudan gelirse
• oyuncuya yakın olan başka bir oyuncunun kafasından ya da vücudundan (ayağı da dahil) doğrudan gelirse
• eğer el/kol vücuda yakınsa ve vücudu doğal olmayan bir şekilde büyütmüyor ise
• bir oyuncu düştüğünde ve el/kol düşerken vücudu desteklemek için vücut ile zemin arasına girdiğinde, vücudun yatay ya da dikey olarak genişletilmemesi koşuluyla
Yazılı kuralın yanında kitapta yer alan görsel “formanın kolunun baz alınacağı” şeklinde yorumlamalara sebep olmuştu. The Athletic’in görüş aldığı IFAB yetkilisi “Medyada insanlar, top eğer kısa kollu formada formanın koluna çarpıyorsa el değil diyorlar. Kural ise bunu demiyor. Kural, parmak ucundan koltuk altının alt noktasına kadar olan bölümün el sayılacağını söylüyor. Temel bu” ifadelerini kullandı.
Süper Lig’de Beşiktaş – Antalyaspor maçının son bölümünde Atiba’nın kafa vuruşu sonrası çıkan karar ile Başakşehir – Galatasaray maçında Galatasaray lehine verilen penaltı tartışmalara sebebiyet verdi. İngiltere Premier Lig’de ise Burnley – Leicester maçında Chris Wood’un attığı gol, Arsenal – West Ham maçında Arsenal stoperi Gabriel’e çarpan top, Southampton – Tottenham maçında Doherty’ye çarpan ve Tottenham aleyhine penaltı verilen pozisyon, Manchester United – Crystal Palace maçında ise Lindelöf’e çarpan ve United aleyhine penaltı kararı çıkan pozisyon kuralı tartışmaya açtı.
Bu kararları “doğru” veya “yanlış” şeklinde değerlendirmek değil derdimiz. Buradaki asıl mesele bu işe bir standart getirmeye çalışan IFAB’ın yarattığı kafa karışıklığına dikkat çekmek. Bunun altını çizmek önemli zira formalara bakmaksızın yukarıda örnek olarak geçen tüm pozisyonlarda, “ihlal var” veya “yok” sonucuna ulaşılabiliyor.
Hangi maddeye göre?
Demba Ba’nın pozisyonu “el/kol oyuncunun vücudunu doğal olmayan şekilde büyüttüyse ihlaldir” maddesine göre mi, “oyuncunun kendi kafasından ya da vücudundan (ayağı da dahil) doğrudan gelirse ihlal değildir” ve “oyuncuya yakın olan başka bir oyuncunun kafasından ya da vücudundan (ayağı da dahil) doğrudan gelirse ihlal değildir” maddesine göre mi yorumlanacak?
Atiba’nın kafa vuruşunda Orgill’in teması, direkt kaleye giden topa görseldeki omuz sınırının altında bir müdahale olarak mı değerlendirilmeli yoksa “eğer el/kol vücuda yakınsa ve vücudu doğal olmayan bir şekilde büyütmüyor ise ihlal değildir” ifadesine mi bakılmalı?
Bu kargaşanın ve yersiz kaosun VAR bilmecesiyle birleşmesi belli ki çok sayıda penaltı veya penaltı tartışması doğuracak. Bu kaçınılmaz. Avrupa’da da penaltı sayılarının bu sezon dramatik bir şekilde artması bekleniyor.
Bununla birlikte kitabın “Kural Değişikliklerinin Özeti” bölümünde şu ifadeler de yer alıyor:
• Elle oynama:
• elle oynama ihlallerini belirleme amacıyla, kolun üst sınırı koltuk altı bölgesinin alt hizası olarak kabul edilir. (s105’teki şemaya bakın)
• hücum oyuncusunun (veya takım arkadaşının) ‘kazara’ elle oynaması, sadece bir golün veya açık bir gol atma şansının ‘hemen’ öncesinde gerçekleşirse cezalandırılır.
“Hemen” ifadesi dikkat çekici bir şekilde bulanıklık yaratıyor. Mutlaka çözüm için hareket geçmek ve kesinlikle, mümkün olduğunca kuralı gri alanlardan arındırmak gerekiyor. Mehmet Özen yazısında “Benim önerim; süzmesi ve standart koyması çok zor olan ‘kasıt’, ‘vücudun doğal pozisyonu’ gibi parametreleri kuralın dışında tutmak, hakemlere sadece ‘ihlali yapan kendine avantaj sağlıyor mu?’ sorgulaması yaptırmak. Ve sonuçta ihlal yapanı direkt değil endirekt vuruşla cezalandırmak. (Doğrudan kaleye giden şutlarda caydırıcılık bir istisna olarak penaltı veya oyundan ihraç ile sağlanabilir. Ama zaten sıkça gördüğümüz durum bu değil) Bu senaryoda hakemler başta olmak üzere kimsenin detaylarına hakim olmadığı gri bir kuralın sonuca bu kadar etki etmesinin, kanattan yapılan kötü bir ortanın skor tabelasını değiştirmesinin önüne geçilebilir” önerisinde bulunmuştu.
Bu tavsiyenin altına memnuniyetle imza atmakla birlikte eğer kural değişmeyecekse bu kez savunma oyuncularına naçizane bir tavsiyede bulunmak isterim. Elazığ Dik Halayı öğrenmeniz işinize yarayacaktır! Kolları vücuda bitişik bir şekilde veya arkada tutmayı alışkanlık haline getirmek gerekecek çünkü!
Hücum oyuncuları da kural değişmeyecekse bu durumdan istifade etmeli ki yapıyorlar. Rakibin kolunu hedef alan ortalar, yakın mesafede yine rakibin koluna doğru topun dibine girmeler, karambol alanına şutlar, kalabalığa doğru kafayla top indirmeler ve tüm bu hareketlerin ardından kolektif bir şekilde “Eeeelll!” diye bağırarak hakeme doğru gitmeler, VAR işareti yapmalar… Bunlar futbolun “yeni normali” oldu, kural değişmeyecekse de olmaya devam etmeli, değil mi? Malum futbol, modern hayatın acı gerçeklerini de içinde barındırıyor. Kanunlar, kurallar esnekse kendine doğru esnet!
Bu acı tavsiyenin ardından şunu eklemek de şart. Kural sevdiğimiz oyuna göz göre göre bir eşitsizlik, yorum, eyyam ve karmaşa katıyor. Şaka bir yana The Athletic’in tabiriyle “çorbaya dönen” bu kural düzelmeli, düzelecektir de.