Fenerbahçe’de bu maç, takımın yüzde 50’si değişmişti. Fakat, maça başlayan kadro da çok iyiydi. Alman Merkez Bankası gibi rezervleri hiç tükenmeyen kadro kaynağına sahip bir takım, Fenerbahçe… 14 dakika pozisyon fakiri olan oyunda, bu sezon ilk defa 11 şansı bulan Mert Hakan, maçın ilk şutunu attı. Nefis bir goldü.
Gençlerbirliği, oyunu yavaşlatmak, kendi yarı sahasında kalmak planıyla, oyunu götürmek istiyordu. Çünkü kadro kapasiteleri buna izin veriyor. Bu düşünce içinde geriye düşerseniz, risk almak zorunda kalırsınız. Bu maçta, kanatlarda görev yapan Lemos ve Novak, farklı yapıda oyuncular… Caner ve Gökhan gibi hücumcu değiller. Özellikle Novak, sıfıra inmeyi çok seviyor. O zaman da Cisse, kafa topu beklentisinde yalnız kalıyor, mecburen.
Gençlerbirliği, yediği golden sonra, şunu keşfetti: Baskı kurarsam, pozisyon buluyorum. Fenerbahçe’nin duran topları karşılamada problemi olduğunu, Diego, attığı golle kanıtladı. Yalnız şu gerçek ortadaydı. Maç kazandıran oyuncular listesi çok kabarık, Fenerbahçe’de… Perotti onlardan biri.. Penaltıyı aldı, sonrasında golünü attı. Rakibin hemen üstüne gitmek, Mert Hakan’nın çabasıyla pozisyon yaratmak… Pelkas’ın iyi pası ve Sosa’ın golü… Fenerbahçe, oyuna hükmetmeli… Top Fenerbahçe’de kalmalı… Bu oyunda, ‘Patron benim’ demeli bu kadro… Açıkça gözüküyor bu, Sarı Kanarya kıpırdanınca… Gençlerbirliği’nin yetersiz kadrosu, beyaz bayrağı çabuk çekti. Rakibi tamamen etkisiz hale getirirseniz, goller yağmur gibi gelir.
Fenerbahçe’yi ve Perotti’yi çok beğendim, ikinci yarıda… Deplasmanda çok farklı kazanmak, aynı zamanda büyük moral getirir size, zirve yolunda…