Türk futbolunun dip yaptığı günleri yaşıyoruz. Önce A Milli Takım küme düştü. EURO 2020 vizesi alan Türkiye, 2020 takvim yılında oynadığı 8 maçın sadece 1’ini kazandı. O Rusya maçını da nasıl kazandığımız ortada. Gelelim kulüp takımlarımıza…
2021’i göremeden Avrupa’ya el salladık. 15 sene sonra bizim için bir ilk. Galatasaray, Beşiktaş ve Alanya gruplara bile kalamadı. Başakşehir ve Sivas da sınıfı geçemedi. Bu 5 takımımız 18 maç yaptı; 13 mağlubiyet 5 galibiyet aldı.
Alınan 5 galibiyetin 3’ü Azeri takımlarına karşı. Koca Türk futbolunun özeti bu. Yayın gelirlerinde ilk 6’nın içindeyiz, futbolcuların kazançlarına baktığımızda da öyle ama Avrupa’da Türkiye’nin yeri 13. sıra. Para var huzur yok!
2022 yılından itibaren şampiyonumuz, Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için iki ön eleme oynamak zorunda. Yani bu tabloda Şampiyonlar Ligi de artık hayal gibi. Kısaca Türkiye, Avrupa futbolundan kopuyor.
At sahibine göre kişner derler. Avrupa’da takım çalıştıracak tek bir teknik direktörümüz var mı? Sürekli aynı teknik direktörlere mahkûm edilen takımlarımız, mental olarak Avrupa’nın çok uzağında. Teknik direktörlerimiz rekabetçi değiller. Takımlarımız fizik kondisyon ve taktiksel anlamda Avrupa’nın çok gerisinde. Süper Lig’de günah keçisi hakemler var da kendi yetersizliklerini örtbas edebiliyorlar. Peki ya Avrupa’da? İşte orda kaçamıyorlar.
Yetersiz yabancı oyuncuların kaliteyi düşürdüğü söylenebilir. Peki kabul. Avrupa’da fırtına gibi esen Türk oyunculardan kurulu A Milli Takım neden kendinden çok daha güçsüz takımları bile yenemiyor?
Sivasspor’un Maccabi maçını içim parçalanarak izledim. Bu kadar vasat bir takım karşısında iki maçta da yenilmek kader olmamalı. Yetenekleri bu kadar sınırlı bir takım bile taktiksel disipliniyle bizi dize getiriyorsa, ortada futbolcu kalitesinden çok teknik direktör kalitesi sorunu vardır.
Futbolumuz kötü yönetiliyor. Hem saha içinde hem de saha dışında.