Penaltı atmak bir sanattır. Bir de karşınızda dünya çapında bir kaleci varsa, kullanmadan önce iki defa düşüneceksiniz. VAR ile gelen penaltı vuruşunda, Giuliano atacağı yeri, topa vurmadan Muslera’ya hissettirince, Uruguaylı büyük deneyim, penaltıyı kurtardı.
Hafta sonu, kendi evinde 5 gol yiyen, bu sezon farklı mağlubiyetlerine tanık olduğumuz Başakşehir, maça, defansif ağırlıklı başladı. Defansif derken, Aykut Kocaman, kendi yarı sahasında tır parkı kurmadı. Sadece Galatasaray’a, topu kaybettikten sonra hareket alanı vermeme düşüncesi ağırlık basıyordu. Orta saha çizgisine yakın oynamaya çalışan iki savunma kanadı, Linnes ve Saracchi, rakip yarı sahada, ilk yarının son bölümlerinde etkili oldular. Kanat organizasyonlarında bir türlü net pozisyon ortaya çıkmadı. Ama kanatların yapamadığını, Donk gerçekleştirdi. Onyekuru, yıllardır Galatasaray forması giymiş gibi… Gidiyor, sonra geliyor ve gollerine devam ediyor. İki kanattan gelen 12 orta, golü getirmezken, stoper Donk, golü getiren topu çok iyi yere gönderdi.
İkinci devre, Başakşehir, ligimizin klasik görüntüsünü bize yeniden gösterdi, “yenik durumdayım, mecburen risk alacağım.” Benim, ülkemizde seyrettiğim, iz bırakan isim Mısırlı Ahmet Hassan’dı… Yeni transfer Mohamed için, mutlaka, çok iyi izleme yapılmıştır. Forvetlerden beklenen koşuyla, savunmayı bozmak, arkadaşlarına alan açmak, bunun sonucunda, size, oyun anlamında üstünlük getirmektir. Bekleyip, göreceğiz… Zamanlaması, gol pozisyonlarını hissetmesi ile her zaman ön plana çıkabilen Donk, yine golünü attı. O, yangında düğmeye basıp, çalıştıracağınız alarm sistemleri gibi… Müthiş profesyonel… Mağlubiyete alışan takımlar sıradanlaşırlar. Başakşehir, şu anda böyle… Galatasaray ise, şartlar ne olursa olsun, “ben, 3 puanı alırım” görüntüsüne, bu maçta da devam etti.
Son saniyelerde gelen penaltıda Onyekuru başroldeydi. Perdeyi Mohamed kapattı…