Anna Kournikova: Aklınızda kalandan fazlası

Medyanın elinde çirkin bir reyting aracına dönüşen, 16 yaşında kortlarda fırtına estirip ve 22 yaşında kariyeri sona eren bir isim… İlk 10’a girişinin 20. yılında; Anna Kornikova aslında aklınızda kalandan fazlası…

16 yaşında süper yıldızları mağlup ediyordu, 22 yaşında tenisi bıraktı. Tenis tarihinin en ilginç hikayelerinden birinin sahibi Anna Kournikova… The Guardian’dan Tumaini Carayol’un yazısını Skor editörü Metin Aktaşoğlu çevirdi. 

BBC kamerasının ardında kekeleyen bir ses “Bugün burada kaybettiniz, Wimbledon’daki gününüzü özetler misiniz?” diye sordu. Birkaç saat önce Anna Kournikova, 2002 Wimbledon’ın ilk turunda elenmişti. 55’inci sıradaydı ve medya mağlubiyetlerine balıklama atlarken kariyeri bir girdaba dönüşmüş batıyordu. Sorunun devamı ise izlemesi acı veren türden meşhur bir röportaj… Kournikova gülüp geçtiği açılış sorularına gözlerini devirirken, muhabir onun önünde o kadar bocalamıştı ki ondan işini devralmasını rica etti: “Sizce ne iyi bir başlangıç sorusu olurdu?”

Kournikova’nın etrafını çevreleyen çılgınlığın benzerini bu zamana kadar sadece birkaç tenis oyuncusu yaşayabildi. Histerik hayranlarının çığlıkları spor sahnesini girişinin açılış müziği olmuştu. Dünyanın en çok kazanan kadın sporcusu olurken en karlı sponsorluk işi bir spor sütyen reklamıydı. O meşhur slogan şöyleydi: “Sadece toplar zıplamalı.”

İÇLER ACISI BİR MEDYA DÖNEMİ

Sporda kadınlar günümüzde olduğundan daha az saygı görürken Kournikova’nın etrafındaki söylemler işkence eder cinstendi. Yazar onunla “flörtleşiyormuş gibi göründüğünü” fark etmeden önce 16 yaşında “genç bir seks bombası” olarak tarif edilmişti. 18’ine geldiğinde içler acısı bir şekilde Jezebel (İncil’de ve Tevrat’ta ‘en günahkar’ olarak nitelendirilen kadın ve ABD’de kölelik döneminde beyaz erkeklerin seks sembolü olarak gördüğü siyah kadınlara taktığı ırkçı lakap) rolüne bürünmüştü. The Sun “her gün Anna’nın bir fotoğrafını” basacağına yemin etmişti. Aynı zamanda hakkındaki her yazıda “flört” kelimesini kullanmanın zorunlu olduğu görülüyordu.

Kournikova kendini beğenmiş, kaba ve WTA çalışanları için kabus olabilirdi ancak ortalığı karıştırıp, kavga çıkarıp bundan faydalanma sanatını kusursuz icra ediyordu. 18. yaş gününde ismi Rus hokey yıldızları 28 yaşındaki Pavel Bure ve 30 yaşındaki Sergei Fedorov’la anılıyordu. Sports Illustrated’da taliplerinin yaşlarının bazıları tarafından hoş karşılanmadığı sorulduğunda o daha da üsteleyip şöyle demişti: “Her ziyaret ettiğim ülkede farklı bir sevgilim var. Ve hepsini öpüyorum…”

YANLIŞ HATIRLANIYOR

Bu ay tam da Kournikova dünyada ilk 10’a girişinin üzerinden geçen 20. yılı işaret ediyor ancak insanlar öncelikli olarak sporculuk kariyerini Wimbledon röportajında ​​yansıttığı kasvetle ilişkilendiriyor ve onu sadece cazibesiyle bilinen korkunç kötü bir oyuncu olarak hatırlıyorlar. Adı bir eğitici öykü olarak sunuldu ve kariyeri yavaşça unutulmaz bir spor yorumu klasiğine dönüştü: Tüm o parayı kazanmış olabilir, ama kesinlikle bir kupa satın alamadı.

Kournikova’nın kupa sayımına odaklanmak yardımcı olmaz. Moskova’daki mütevazı başlangıçlardan sıyrılmış canlı bir tam saha oyununa sahip iyi bir sporcuydu. Steffi Graf, Martina Hingis ve Lindsay Davenport’u yendi, 1997’de 16 yaşında Wimbledon’da yarı finale ulaştı ve 1999’da çiftlerde dünya 1 numarası oldu. Kournikova’nın popülaritesi sarı saçlarına ve görünüşüne dayanmış olabilir, ancak yine de bir çoğu tenisçinin hayalini kurduğu bir kariyere geçirdi.

O yıllardan beri, Kournikova kendi kariyerinden çok daha fazlasını etkiledi ve yükselişi daha büyük başarılara ilham verdi. 2004 yılında, Kournikova’nın son maçından bir yıl sonra, üç Rus kadın -Anastasia Myskina, Maria Sharapova ve Svetlana Kuznetsova- peş peşe Rusya’nın ilk üç Grand Slam şampiyonluğunu kazandı. O zamandan beri kadın tenisi, eski Sovyet ülkelerinde çok gelişti.

‘ONU GEÇMEM GEREKTİĞİNİ BİLİYORDUM’

En büyük iki Rus oyuncu, onun etkisini derinden hissediyor. Sharapova gençliğini Kournikova ile yapılan bitmez kıyaslamaları reddetmekle geçirdi, ancak Kournikova hala bir kılavuz, bir şablondu. Sharapova, Rusya’dan Florida’daki Bollettieri Akademisi’ne onun açtığı yolu takip ederek ulaştı, sık sık Kournikova’nın eskiyenlerini giydi ve benzer bir sponsorluk portfolyosu oluşturdu: “Kournikova’yı geçmem gerektiğini biliyordum” diye yazdı Sharapova otobiyografisinde. “Bunu yaptığımda, kendi başıma değerlendirilebilirdim.”

En etkileyici Rus tenisçileri sayması istendiğinde Kuznetsova çok açıktı. WTA Insider’a “Anna Kournikova kesinlikle 1 numara” dedi. “Benim için Rus tenisine, kadın tenisine gerçekten büyük bir popülerlik getirdi. Ondan sonra gelen herkes ondan sonra izinden gitti. Benim için büyük, dev bir itici güçtü. Herkes asla bir turnuva kazanmadığını söylüyor! Ahahaha. Bende şöyle oluyorum: ‘Pekala… Sen hiç ilk 10’a girebildin mi? Hiç raket tuttun mu?’”

90’ların ortalarında, kadın tenisi öylesine tekdüze olmuştu ki Martina Navratilova WTA’i, “Steffi ve Yedi Cüceler” olarak adlandırıyordu. Deniz kabardı ve bir fırtınayla Venus Williams, Serena Williams, Martina Hingis ve Anna Kournikova, süpernovalar misali tura bomba gibi düştüler ve kendilerine has raconları, pazarlanabilirlikleri ve karşılıklı kinleri ile oyunu iyi yönde değiştirdiler. Kadın tenisi, markasını ilerletmek adına cazibeyi ve cinselliği utanmazca (ve başarılı bir şekilde) kullanmak isteyenler için kadın sporları arasında her zaman önde gelen bir yer olmuştur. Kournikova’nın kendini pazarlama şekli, dikkat çekti ve çevresi 2010’larda giderek daha profesyonel hale gelip oyunu da şekillendirmeye yardımcı olan reklam ajanslarıyla doldu.

Nihayetinde, Kournikova’nın alevi parlak ve hızlı bir şekilde yanıp kül oldu. 2003 yılında, sadece 22 yaşında, sırtından sakatlandı ve bitti. Kournikova’ya her zaman eşlik eden soru, yaşı ilerlese ve kameralar, lenslerini durmaksızın çalıştırabilecekleri başka birini bulsalar kariyerinin ne olacağıydı.

O zaman belki de onun en büyük başarısı, olmadığı şeydir. Emekliliğinde umutsuzca şöhretini sürdürmeye çalışmak ya da tapınan bir kalabalığın yokluğuna uyum sağlamak için mücadele etmek yerine, basitçe kendi yoluna gitti. Tenisin gördüğü en halka açık kariyerle başladıktan sonra, bugün en mahrem hayatı yaşıyor. Yakın zamanda üçüncü çocuğunu doğurdu. Mutlu görünüyor. Muhtemelen asla bilemeyeceğiz.

View this post on Instagram

 

01.30.2020

A post shared by Anna Kournikova Iglesias (@annakournikova) on Feb 13, 2020 at 10:42am PST

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir