Sözcü Gazetesi yazarı Ercan Taner, Sözcü HaftaSonu’ndaki köşesinde geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden efsane futbolcu Paulo Rossi’yi andı.
1982 Dünya Kupası’nda, İtalya’nın kaderinin değiştiği güzel Brezilya kadrosunu tek başına deviren isimdir, Rossi. 1980 yılında, işin içinde doğal olarak İtalyan mafyasının da karıştığı şike, bahis, artık başka ne numaralar varsa, TOTONERO skandalında önemli bir sanık oldu ve futboldan 3 yıl men edildi. Dünya Kupası’nı kaçıracaktı. İtiraz etti, “Beni yaktınız, benim şike ile işim olmaz” dedi. “Tamam, bakacağız” dedi yetkililer, cevap olarak…
İtalya, burnunu her yere sokan mafya dışında, Sovyet destekli korkunç bir terör örgütü “Kızıl Tugaylar” ile de büyük mücadele içindeydi. 1978 yılında, ülkenin eski başbakanı Aldo Moro, bu örgüt tarafından kaçırılmış, 55 gün sözde yargılanmış ve öldürülmüştü… Kısaca, çok karanlık günlerden geçiyordu, İtalya.
Acilen, güneş ışınlarının ülkeye daha fazla mutluluk vermesi gerekliydi. Enzo Bearzot, İtalyan Milli Takımı’nın Teknik Direktörü olarak, Rossi’ye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyordu. Rossi ve Graziani, onun için, olmazsa olmaz oyunculardı. Altobelli, önemli bir kozdu. Cabrini, Collovati, Gentile, Antognoni omurgaydı. Tardelli, iyi mesaj verirdi, sahada… Ama Rossi’nin cezası, Bearzot’u düşündürüyordu. Sistemin en önemli parçasıydı, Paulo Rossi.
Cezaya yapılan itiraz, Rossi için sevindirici oldu. Sistem, onu yine suçlu buluyor, ama cezasını 1 yıl düşürüyordu. Bu karara en çok Bearzot sevindi. Onu, hemen milli takıma aldı. Manşetlerde artık Bearzot vardı. “Bu mafyanın adamı, şikeci, karaktersiz Paulo Rossi’nin milli takımda ne işi vardı? Bearzot, celladını takıma aldı” haberleri ile 1982 Dünya Kupası, İspanya’da başladı. Polonya, Kamerun ve Peru ile aynı gurupta olan İtalya döküldü. 3 puan ve averajla, Polonya’nın ardından ikinci oldu ve tur atladı. İtalyan halkı takımdan umudu kesmişti bile…
Medya, bütün ihaleyi Teknik Direktör Enzo Bearzot’a kesmişti, zaten. Ona, “Hain bu adam” diyorlardı.
5 Temmuz 1982, İtalyan futbolunun büyük günü… Rakip Brezilya… Namı-diğer, en güzel Brezilya. Aşık olunan takım. Socrates, Zico, Falcao, Eder, Cerezo, Junior, Careca’lı takım. Kupanın büyük favorisi. İşte, dedi milyonlar. İtalya’nın veda maçı geldi. Final gibi gösterilen maç başladı. Beşinci dakikada, Rossi golü attı. İtalya öne geçmişti. 12. dakikada, Sokrates cevap verdi, 1-1. Büyük maç, erken final oluyordu, tam anlamıyla. Brezilya, oyunu tek kaleye çevirmişti. O sırada, meşhur İtalyan savunması devreye girmişti. Sabırlı oyna, pozisyon bulursan affetme! 25. dakikada, Rossi yine golünü attı. Brezilya’nın morali bozulmuştu. İyi oynuyor, gol kaçırıyor, ama bitik görünümlü santrfor Rossi, onlara gol atıyordu. 68. dakikada, İtalya artık nefes alamıyordu maçta. Falcao, nefis vurdu. Brezilya 2-İtalya 2. Artık oyunun her yerinde Brezilya vardı. İtalya, sahada eziliyordu. Ama 74. dakikada, Rossi yine topla buluştu ve golünü attı. Bu tarihi gol, Brezilya’yı yıktı. Rossi, bu maçtan sonra İtalya’da ulusal kahraman ilan edildi.
Hocası Bearzot için “Büyük hoca, bak ne güzel oldu. İyi ki Rossi’yi almış kadroya” dediler. İnsanoğlu nasıl değil mi? Dün dediğini, bugün unutur. İtalya finalde Almanya’yı 3-1 yenerken, Rossi yine golünü attı ve toplamda 6 golle, zorla gidebildiği Dünya Kupası’nın gol kralı oldu. Bu kadro, Rossi, Bearzot, dünya kupalarının gelmiş geçmiş en önemli hikâyelerinden birini yaşattılar, bizlere… Ne günlerdi.