Bu hakemlerle lig biter mi?

Türk futbolunda yıllardır konuşulan ve ‘Bu hakemlerle bu lig biter mi’ cümlesine sığdırılan yapısal hakemlik sorunu yine gündemde. Peki futbol ailesinin günah keçisi hakemler hakkındaki tartışmalar bu noktaya nasıl geldi? Bir hakemin maç öncesi ve sonrası kafasından neler geçer? Korkusuz yazarı, eski hakem Argun Darıcı anlatıyor…

Süper futbolumuzun en üst seviyesi olan Süper Lig’de haftalardır gündemi hakem tartışması meşgul ediyor. Daha doğrusu yıllardır… Düdükler astırıldı, kurullar defalarca değişti, başkanlar, kulüpler, hakemler, oyuncular değişti, kuşaklar değişti, “Bu hakemlerle bu lig bitmez” denen her sezon bitti. Bu sezon da bitecek.

Peki gerçekten Türkiye’de futbolun en büyük problemi hakemler mi? Kendi taraftar kitlesini konsolide etmek için yönetimler böyle bir yol seçiyor olamaz mı? Bu durumun daha farklı bir versiyonunu seçmen kitlesini korumak ve mümkünse artırmak için “düşmanlar” yaratan politikacılarda görmedik mi? Futbol zaten fena halde hayata benzemiyor mu?

Hakemlerimizin yetersiz ve formsuz oldukları aşikar. Belki de Rıdvan Dilmen’in iddia ettiği üzere mevcut MHK’yi “yemek” isteyen hakemler de var. Teknik direktör yiyen oyuncular, yönetim yiyen teknik direktörler, başkan yiyen yöneticiler varsa MHK yiyen hakem neden olmasın? Ancak bu ihtimal hakemler için mümkünse, bunun sebeplerinden biri de kuşkusuz MHK’nin istikrarsız yapısı.

‘Sorunun kaynağı MHK’

Korkusuz yazarı Argun Darıcı, bu yapısal soruna dikkat çekerken problemin kaynağı olarak MHK’yi gösteriyor: “Suç hakemlerde aranıyor ancak asıl problem kurullarda. Sadece mevcut MHK de değil. Neredeyse tüm MHK’lerde yapılan ve kulüpleri hoş tutma, etrafı idare etme çabası güden atamalar, doğru da yönetse yanlış da yönetse hakemi zan altında bırakıyor ve böylece güven bir türlü tesis edilemiyor. Hakem, arkasında hiç kimsenin olmadığını bilir. Hakemlerin böyle bir beklentisi hiçbir zaman olmaz. MHK kendisini tehlikede hissettiği, görevden alınabileceği korkusunu yaşadığı her zaman hakemine sırt çevirmiştir.”

MHK’de yaşanan değişimler sık sık rastladığımız bir durum haline geldi. Son olarak 20 Ağustos 2020’de istifa eden Zekeriya Alp, daha önce 1 Mart 2012 – 16 Aralık 2014 tarihleri arasında MHK Başkanlığı yapmış; 1 Haziran 2019’da Sabri Çelik’in görevinden ayrılmasının ardından 2019-2020 sezonu öncesi 4 Temmuz 2019’da MHK Başkanı olarak yeniden göreve getirilmişti.

Aralık 2014’te görevi devralan Yusuf Namoğlu’nun (daha önce de bir dönem MHK başkanlığı yapmıştı) yerine ise 11 Temmuz 2015’te Kuddusi Müftüoğlu gelmişti. TFF’nin bir ay sonra atacağı tarihi imzanın altında Müftüoğlu ve ekibinin de adı olacaktı. 2015-2016 sezonu başında bir önceki sezon pilot uygulama ile hayata geçen profesyonel hakemlik de resmiyet kazanınca (üstteki fotoğrafta) yeni bir sayfa açıldı ve tek işi hakemlik olan hakemler sahalarda boy göstermeye başladı.

‘Hakemlik mazoşist bir iştir!’

Belki de bu değişiklik, arkasında zayıf bir kurumsal yapı olan profesyonel hakemleri baskı altına aldı. Atamalar açıklanır açıklanmaz çok sert söylemlerle eleştirilmeye başlanan hakemler maça kadar yoğun baskı yaşadıkları gibi, maçtan sonra da sözleşmelerinin feshedilmesi ve ortada kalma tehlikelerini de hep yanlarında taşıyorlar. Darıcı hakemlik işinin de özünü anlatırken camia baskısını da aydınlatıyor:

“Hakemlik mazoşist bir iştir! Hakem maçı alana kadar uğraşır, çalışır. Maç alamazsa üzüntü duyar. Maçı alınca da heyecanıyla uğraşır. Hakemler; yazılan, söylenen, söylenmeyen her şeyden etkilenmemek için yetiştiriliyor. Lakin bu, bilinçaltına işleyen bir durum yaratabilir. Etkilenmemiş gibi gözükmek için kararlar vermek de aslında bir nevi etkilenmektir. X takımın lehine iş yapmış gibi gözükmemek; hocasından, camiasından korktuğu için karar değiştirmiş veya değiştirmemiş olmak için hareketlere girmenin de oldukça yanlış sonuçlar doğurduğu gözüküyor.”

Profesyonel hakemlik konusuna dönecek olursak ilk günü hatırlamakta fayda var. Dönemin TFF Başkanı Yıldırım Demirören 6 Ağustos 2015’teki basın toplantısında şunları söyleyecekti:

“Hakemler de hata yapar. Bunu anlayışla karşılıyoruz. Hata yapan hakemin her zaman arkasında duracak, sonuna kadar sahip çıkacağız. Öte yandan bilinçli hataları ayırmak zorundayız. Öyle bir hata görürsek, o zaman profesyonelliğin kurallarını hatırlayacağız. Nasıl bir şirkette profesyoneller, başarı sonucunda ödüllendiriliyorsa, başarısızlık durumunda da gereği yapılır. Bütün bu yenilikleri yapma, bu adımları atma cesaretini gösteren federasyonumuz, o adımları atma konusunda da gerekli cesaret gösterecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”

Peki söylenen gibi mi oldu?

MHK’de değişimler olsa da isimler aynı kalabiliyor. 1990-1998 yılları arasında aktif olarak hakemlik yapmış Darıcı bu durumla ilgili olarak da MHK’nin yapısına dikkat çekiyor:

“Altını çizmekte fayda var: En büyük sorun MHK’yi oluşturan üyelerde. Bir önceki kurullarda başkan veya üye olan kişi, bir sonraki MHK’de yine var. Bir önceki kurul, başarısız diye gönderilmiş ama aynı insanlar yeni kurulda da yer buluyorlar. Bir iş yerinde başarısız olduğu için görevinden alınan bir ekip, yeniden işe alınabilir mi? Yıllardan beri bu böyledir. Bakabilirsiniz kurullara… Atamaları yapan yapı, kafalar, değişmedikçe hakemler de bir bakıma görevden vazife ediniyor kendilerine. Sahada ne işler yapan, yüzüne tükürülen, futbolcular tarafından maç içinde yakasından tutulup silkelenen hakemler, FIFA hakemi yapılıp, MHK kurtarıcısı hakemler oldular.

Profesyonel hakemlik konusu önemli zira arkalarında kurumsal olarak güçlü bir yapı görmeyen hakemlerin, sabit maaş ve maç başı ücretler elde ettikleri mevkilerini koruma içgüdüsüne girdikleri uzun süredir tartışılan bir konu. Doğru yapı profesyonel hakemlik yapısı olabilir. Oyuncuların güçlendiği ve oyunun hızlandığı yeni futbolda profesyonellik şart ancak profesyonelliğin olduğu yerde kurumsallık da şart. İşveren çalışanını korumadığı sürece, çalışan pozisyonunu korumak için kendisi farklı yollar geliştirebilir. Bunun adına hakemlik camiasında eyyam, başka alanlarda ise statükoculuk deniyor.

Hakemler daha çok kazanınca hatalar azaldı mı?

Darıcı, profesyonellik hakemlik konusunda ise şu ifadeleri kullanıyor: “Eskiden hakemlik amatör bir işti. O günlerde bile ‘Hakemler daha çok para kazanmalı, hakemlik dışında geçim derdine düşüp odak sorunu yaşamamalı. Bu sayede hakemler, hakemliğe odaklanır ve bu iş böylece daha iyi yapılır. Hakemler az maç yönettiği için performansları düşük oluyor’ deniyordu. Şimdi bunların tam tersi oluyor ancak hakem hataları azalmış değil. En iyi ihtimalle hata oranı değişmemiştir. Demek ki profesyonel hakemlik çok da büyük bir değişim yaratmamış.”

Bu kurumsal problemin yanı sıra Türk hakemliğinin de çok ciddi bir dönemeçe girmek üzere olduğunun altını çizmek lazım. TFF’nin resmi internet sitesinde yer alan MHK Talimatı’nın 52. Maddesi’nde Üst Klasman Hakemliği ve Üst Klasman Yardımcı Hakemliği konusunda tanımlar yapılıyor ve şartlar açıklanıyor.

Yaş sınırlaması bu şartlar içinde dikkat çekmekte. Üst Klasman Hakemliği’nde yaş aralığı 21-45 olarak belirlenirken maddede şu ifadeler yer alıyor: “Profesyonel (Sözleşmeli) hakemler arasından performansa dayalı olarak MHK’nun önerisi Yönetim Kurulu’nun onayıyla yıllık sözleşmeler ile en fazla 47 yaşına kadar uzatılabilir.”

Kritik viraj: Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus…

Cüneyt Çakır 44, Hüseyin Göçek 44, Fırat Aydınus ise 47 yaşında. Aynı zamanda Çakır’ın değişmez yardımcıları Tarık Ongun 47, Bahattin Duran ise 45 yaşında. Özellikle Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus’un vedaya yaklaşması bir dönemin de sona ermesi anlamına gelebilir. Çakır ve Aydınus’un bir sonraki adımı belki MHK başkanlığı olacak kim bilir. Zira Kuddusi Müftüoğlu da hakemliği bırakır bırakmaz MHK başkanı olmuştu. Müftüoğlu’nun ekibinde bir önceki kuşağa damga vuran hakemlerden Bünyamin Gezer de yer almaktaydı.

Peki Cüneyt Çakır 45’ine geldiğinde MHK Yönetim Kurulu “47’e kadar devam” diyecek mi? Ayrıca FIFA’nın talimatlarında da üst sınır 45 yaş olarak belirlenmiş durumda. Bir yerel federasyon, 45 yaş üzeri bir hakemi FIFA hakemi olarak sunarsa FIFA belirli ekstra testler uyguluyor. Rıdvan Dilmen’in iddialarının bu yaklaşmakta olan değişimle ilgisi var mı tartışma konusu ancak bir çözüm önerisinde bulunmak da gerekiyor.

İLGİLİ HABER Süper Lig`de 17. hafta hakemleri Süper Lig`de 17. hafta hakemleri

Ne yapmalı?

Hakemlerden, yani dolaylı yoldan MHK’den ve yani yine dolaylı yoldan, MHK’nin bağlı olduğu TFF’den şikayetçi olan kulüpler bu TFF yönetimini oybirliği ile seçen kulüpler. Ve yine bu kulüpler, isterlerse TFF’yi bir seçime götürebilir. Bunu akılda tutarak şu öneriyi getirmekte fayda var: Süper Lig’i ve TFF 1. Lig’i Kulüpler Birliği Vakfı yönetsin. Yayıncı kuruluşla yapılacak anlaşmaları, ismine örnek olarak “Süper Lig AŞ” diyebileceğimiz şirket yapmalı, hakemleri bu yapı istihdam etmeli, MHK bu yapı ve TFF ile, eğitim ve atamalar konusunda dirsek temasında bulunmalı.

Zira mevcut yapıda Türk futboluna dair her konuyu yönetmeye çalışan TFF, sadece bu yüzden bile Türk futboluna dair hiçbir konuyu yönetemiyor. Kadın futbolu, altyapılar, antrenör eğitimleri, Süper Lig ve 1. Lig harici tüm profesyonel ligler, amatör ligler ve Milli Takımlar; TFF’nin gündemini zaten yeteri kadar dolduracak konular. Ve aklımızın ucuyla düşündüğümüzde bile saydığımız bu başlıkların hepsinin problemli olduğunu görüyoruz.

Süper Lig kulüplerinin problemleri TFF’nin neredeyse bütün gündemini oluşturuyor. En azından hakemleri Kulüpler Birliği’nin atayacağı bir sistem geliştirmek bile manasız hakem tartışmalarını rahatlatmaya yetecektir. Argun Darıcı öneriler noktasında MHK sisteminin değişmesi gerektiğinin altını çiziyor:

“Sonuçta hakemlerin ayarını bozan, hakemleri eyyama yönelten, kendi ikballeri uğruna hakemleri feda eden, MHK düzeninin değişmesi gerekir.”

MHK üyelerinin 10 yıl gibi bir süre boyunca federasyonun hiçbir noktasında görev alamayacaklarına dair bir taahhütle MHK’de görev yapmaları gerektiğini söyleyen Argun Darıcı, “Elbette TFF ve kulüpler de baskı kurup, rahat yönlendirebilecekleri kurullar istedikleri için böylesi köklü değişiklikler yapmıyor ve bu sebepten bu düzen de maalesef değişmiyor” diyor.

‘Cezalar istiyorsan cezalar vereyim, incinirsin’

Alınabilecek bir diğer önlem de cezalar. “Cezalar istiyorsan cezalar vereyim, incinirsin. Gene de sen bilirsin” diyerek NBA’de olduğu gibi yarınlar yokmuşçasına cezalar verilmeli. Örneğin Dallas Mavericks’in sahibi Mark Cuban, 6 Mart 2020 tarihinde, yaptığı hakem eleştirileri nedeniyle 500 bin dolar para cezasına çarptırıldı. Hakemleri suçlayan, toplum ve taraftar önüne atan her futbolcu, teknik direktör ve yöneticiye tekrar edilmesi halinde katlanarak artan büyük para cezaları vermek bir yöntem olabilir. Ancak bu sistemin de çalışması için hakemini koruyacak, hakeminin arkasında duracak kurumsal yapılara ihtiyaç var. Bu sebeple ilk madde bu madde kadar önemli.

Son olarak futbol hakkında kalem oynatanların sevdiği bir alıntıyı yeniden ziyaret etmekte fayda var. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’da Hacı “Nerede kalmıştık? Hayat futbola fena hâlde benzer” diyor ya çok haklı aslında. Adalete güven her alanda olduğu gibi futbolda da ruh hallerine yansımış durumda. Herkes mağdur, herkes hakkının yendiğini düşünüyor. Herkese oyunlar oynanıyor. Bir yerlere gelmemiz hep bir başkaları tarafından engelleniyor. Bu o kadar derinden kabul edilmiş ki Türkiye’de futbol var olduğundan beri şampiyonluklara ambargo koymuş büyüklerin nasıl aynı zamanda en çok mağdur olan camialar olduğunu sorgulayamıyoruz.

Çünkü hakemleri konuşmak daha kolay.

İLGİLİ HABER Sinan Gümüş: VAR`daki hakemler nasıl göremiyor? Sinan Gümüş: VAR`daki hakemler nasıl göremiyor?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir