El loco

‘El loco’ deli demek, İspanyolca. Bu lakap, Arjantinli Marcelo Bielsa’ya ait. Guardiola’ya göre, teknik direktörlerin babası. “O, dünyadaki en iyi teknik direktör. Kaç kupa kazandığına değil, oyuncularının üzerinde bıraktığı etkiye bakın, bu yeterli” demişti, onu anlatırken.

BIELSA, 1990’ların başında görev yaptığı Newell’s Old Boys’da öyle etki bırakmıştı ki, takımda banko oynayan 9 oyuncu ileride onun gibi teknik direktör olacaklarını açıklamışlardı. Onlardan birini çok yakından tanıyorsunuz: PSG teknik direktörlüğüne daha yeni getirilen Mauricio Pochettino.

POCHETTINO’nun futbolcu ve teknik adam olarak bugünlere gelmesini sağlayan en önemli kişidir, Bielsa.

İNGILTERE’de meşhur bir spor karakteri olsanız da çalışma izni almanız hiç kolay değildir. Leeds United, Bielsa ile çalışmak istiyordu. Fakat referans konusunda İngilizler zorluk çıkardılar. Pochettino, Tothenham Menajeri olarak İngiltere Futbol Federasyonu’na referans mektubu yazdı. Bu mektup ile İngiltere, Bielsa’ya çalışma izni verdi. ‘Bielsista’ artık İngiltere’deydi.

BIELSA kanunlarından biri prestir. Takımları farklı öndeyken bile, 89. dakika da olsa, onun çalıştırdığı ekiplerin pres yaptığını görürsünüz, acımasızca. Taktik düşüncesi, tamamıyla mükemmeliyetçi düşünce tarzının sahaya yansıtılmasından oluşur. Onun kadrosunda oyuncular durmaz, hep çalışmak zorundadırlar. Şunu demiştir açıkça: “Futbol, gerçek insanlar yerine robotlarla oynansaydı, her şeyi kazanırdım.”

ANTREMANLARINDA 120 tane hücum taktiği yaptırdığı, bu pozisyonları tek tek oyuncularına videokonferans ile anlattığı gerçeği, inanılmaz.

TAM bir detaycı yapısı vardır. Arjantin’de ona bu işin filozofu diyorlar. O kadar çılgın düşünceleri vardır ki; mesela Buenos Aires Üniversitesi’nin futbol takımının başına geçmesini istediklerinde “Benim oyun felsefeme uygun oyuncularla çalışırım” diyerek şart koşmuş; 20 kişilik kadro için tam 3 bin genç oyuncu izlemiştir.

UÇAK korkusu olduğu için oyuncu izlemeye arabasıyla, 10 bin kilometreyi aşan yolculuklar yapan bir karakterdir Bielsa.

DIEGO Simone, onun eski bir öğrencisi. Ama Atletico Madrid, estetik dışı futbol tarzını benimsedi. Simone, hocasını örnek almadı.

LEEDS United’ın, Championship’teki kritik Aston Villa maçında, sakatlanan oyuncuya bakmadan attığı gol sonrası, takımına santrayla birlikte “Açın kaleyi, golü yiyin” talimatı vermesi, hâlâ unutulmadı. Bu hareket, Leeds’i FIFA Fair Play ödülüne götürürken Bielsa, törene katılmadı. Çünkü, bu olaydan önce şampiyonluk yolundaki rakibi Derby County’nin antrenmanına casus göndermişti. Leeds, 200 bin Sterlin ceza aldı. Bielsa “Bu parayı ben öderim” dedi.

“Nasıl olursa olsun, kazanmak ya da kaybetmek” düşüncesini seviyor. Şu anda İngiltere’de, yine Leeds’in başında. Sürekli maç izliyor, saatlerce futbol felsefesi ve taktik çalışıyor, futbol kitapları okuyor ve yeni antrenman metotları icat etmeye çalışıyor.

ARJANTIN Milli Takımı dahil, çalıştırdığı her takımda mutlaka iz bırakan bir portredir Bielsa.

ŞU sözünü hep tekrarlar: “Mümkün olan zaten yapıldı. Biz mümkün olmayanı yapıyoruz.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir