‘Futbol, matematik değil, hayattır’

BASİT hatalar, bizim kaderimiz mi olacak? Maç öncesi coşku, sahaya çıkarken motivasyon, maç başlayınca golü ye, otur!

1 yıldır maç kazanamıyoruz… Ne olacak bu işin sonu? Hep geride kalıp, uğraşmak zorunda mıyız? İnsanın morali bozulur… Bir sürü destek falan, filan derken, gerçek şu ki golü yedik, maç başlayınca. Hep böyle mi olacağız? Eski Yeşilçam filmleri gibi, acılar çeken, fakir delikanlı gibi!

KÖTÜYÜZ, bu maçları sevmiyoruz gibi. Sonra, rakibe çıkan kırmızı kart. Rusya 10 kişi. Yine Caner ve Kenan. Beraberlik golünü bulduk. Caner, bir cevher. Adeta elmas madeni, takımımızı geri döndürdü. Caner’siz sol kanat düşünemiyorum, ya siz?

VE Cengiz. O ne vuruştu öyle? Bu golü, Dünya Kupası’nda atsa, golün hikâyesi diye belgesel çekilir. Futbol edebiyatımız diye bir söylem var: Set hücumu, merkez hücum bölgesi ve benzeri gibi. Biz öyle bir takımız ki çıkacağız sahaya ve hücum yapacağız. Biz savunma ustası İtalya değiliz. Türk Milli Takımı’yız. Savunma yaparsak, üzülebiliriz.

BİR maçın taktiğini size her önüyle anlatan, sosyal medyada yazan çok insan var. Ama ya maçın ruhu? Esas mesele bu. Futbol, matematik değil, hayattır. Kazanmak zorundaydık, Rusya karşısında. Rakip Rusya 10 kişi, hâlâ net gol pozisyonları veriyoruz. Enteresan bir problem. Ben çözemedim. Git rakibin üstüne, zaten eksikler. Penaltı kazanırsın böylece.

TOSUN Paşa attığı golle “Biz bu maçı kazanacağız” dedi ama 10 kişi kalan rakipten gol yemek olmaz. “Hocam, neden böyle oluyor” diye sorardım, maç sonu toplantıda.

ZOR kazandık. Macaristan maçını bekleyeceğiz artık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir