Türkiye’den Amerika’ya uzanan bir antrenörlük öyküsü…

Futbola Türkiye’de Beşiktaş altyapısında adım atan Erdi Engin, yeşil sahaya olan tutkusunda yeni yelkeni Amerika’da açtı.. Altyapı antrenörü olarak hem kadın hem de erkek alt yaş takımlarını çalıştıran Engin, Türkiye ile Amerika eğitimlerini kıyasladı, hedeflerini anlattı.

Futbol kariyeri 2000 yılında Beşiktaş altyapısında başlayan 32 yaşındaki Erdi Engin yeşil sahada futbolcu olarak yaver gitmeyen şansını 7 yıl sonra antrenörlük yolunda çevirmeye karar verdi. İş kurmak için gittiği Amerika’da futbola olan tutkusundan vazgeçemeyen Engin, Madison Wisconsin’de hem kadın hem de erkek futbol takımlarına hocalık yapmaya başladı. Eyaletlerde genç yetenek avcılığı için müthiş bir fırsat yakalayan Erdi Engin ile Amerika’da futbola artan büyük ilgi ve Türkiye ile kıyaslanan altyapı sistemi hakkında minik bir söyleşi yaptık. İşte bir futbol antrenörünün Türkiye’den Amerika’ya uzanan ilginç serüveni ve genç futbolcu adaylarına tavsiyeleri…

Biraz kendinden ve kariyerinden bahsedebilir misin?

– Erdi Engin, 32 yaşındayım. İstanbul doğumluyum. 1996 yılında futbola Beşiktaş altyapısında başladım. 2015 yılına kadar profesyonel ve amatör liglerde futbol oynadım. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İngilizce ve başlangıç seviyesinde İspanyolca konuşabiliyorum.

Futbola giriş hikayem biraz tesadüfen gelişen bir olayla başladı; Başlangıçta futbola pek ilgim yoktu. Abimi Beşiktaş’ın futbolcu seçmelerine götüren babam beni de üzülmeyeyim diye yanında yazdırdı. O günü hala hatırlarım. İlk seçmelerde öyle bir futbol oynamıştım ki tribünde oturan aileler bizimkilerden telefon numaramızı istemişler. İlerde bu çocuk çok iyi futbolcu olur diye… Sonrası tabi beklediğimiz gibi olmadı. Fiziksel olarak yaşıtlarımın gerisindeydim. Biraz alınan yanlış kararlar, biraz bilgisizlikten kaynaklı diyelim bir takımdan başka bir takıma savrulup durdum.

‘TECRÜBELRİMİ AKTARMA FİKRİ BENİ ÇOK ETKİLEDİ’

-15 yaşında ilk kez Vefa Spor’da A takım seviyesinde futbol oynamaya ve dolayısıyla para da kazanmaya başlayınca futbolu biraz daha önemsemeye başladım. Sonrasında Karagümrükspor’da profesyonel oldum. İstediğim sıçramayı gerçekleştiremediğim için tekrar amatör liglerde futbol oynamaya devam ettim. Bir yandan da üniversiteyi bitirip yabancı dil öğreniyordum. Boş durmayı pek sevmiyorum. Sürekli kendimi geliştirecek şeylerin arayışı içerisindeyim.

-Bir süre çeşitli şirketlerde satış, satın alma, lojistik gibi bölümlerde çalıştıktan sonra 2014’te nanoteknoloji ile üretilen el ve yüzey dezenfektanlarının hem Türkiye’de hem de dünya Çağında ticarileşmesi adına girişimlerde bulundum. Bu girişimlerimin sonucunda North Carolina eyaleti valiliğinin daveti üzerine ABD’ye gittim. Burada yaptığımız çalışmalar maalesef yeterli finansal desteğin sağlanamaması üzerine sona erdi.

-Bu süre zarfında boş vakitlerimi değerlendirmek adına bir internet sitesinde genç futbolcu adaylarına antrenman vermek için kaydoldum. İlk antrenman sonrasında hissettiğim duygu o kadar kuvvetliydi ki işi gücü bırakıp zamanımı antrenörlükte geliştirmeye harcadım. Tecrübelerimi ve öğrendiklerimi genç futbolcu adaylarıyla paylaşma fikri beni çok etkiledi. Bir bakıma hayata bakışımı değiştirdi diyebilirim.

-2017 yılından itibaren aktif olarak antrenörlük yapmaya başladım. Şu anda bir sezon formasını giydiğim Madison 56ers takımında görev yapıyorum. U16 kadın takımı, U15 ve U18 erkek takımlarını çalıştırıyorum. Aynı zamanda Wisconsin Eyaleti’nin Olimpiyat Gelişim Programı’nda (ODP) U14 erkek takımını çalıştırıyorum. Eyalette keşfettiğimiz yetenekli futbolcu adaylarını önce bölgesel, sonra ulusal kamplara göndererek ABD Futbol Milli Takımı’na katılma olanağı sunuyoruz.

‘TÜRKİYE’DEKİ SOKAK FUTBOLU KÜLTÜRÜ ÇOK FARKLI’

ABD’de altyapıya verilen ekonomik destek ne durumda?

-USSF (Amerikan Futbol Federasyonu) futbolu Amerika’nın en önemli sporu konumuna taşımak için büyük bir çaba sarf ediyor. Federasyon 2018’de futbolcu, antrenör ve hakem geliştirme programlarına yaklaşık 737 bin dolar destek fonu sağlarken 2020’de bu rakam 2.46 milyon doları buldu. Bunun dışında özellikle MLS takımları da altyapılara maddi destek sağlamaya başladı. Aynı zamanda Barcelona, Liverpool, Man United, PSG gibi Avrupa’nın büyük takımları da ABD’de akademiler kurup futbolun gelişimine katkıda bulunuyorlar.

Potansiyel olarak kıyasladığımızda Amerika’daki altyapı oyuncuları Türkiye’deki gençlerimize göre daha mi iyi durumda?

-ABD’deki spor kültürü yarışmacı özelliğinden çok geliştirici bir özelliğe sahip. Bu noktada aileler çocuklarını çok erken yaşlarda bir çok sporu yapma konusunda yardımcı oluyorlar. Futbol oynayan bir genç ayni zamanda uzun mesafe maraton koşuyor, tenis oynuyor, basketbol oynuyor. Dolayısıyla atletik olarak çok erken yaslarda gelişiyorlar. Ancak, futbol oynama kültürü henüz Türkiye’nin bulunduğu seviyelerde değil. Türkiye’de sokaklarda, okul bahçelerinde, tastan kale kurup maç yapılacak her alanda futbol oynuyor çocuklar. Bu noktada dar alanda ve pres altında doğru karar verebilme becerisinin Türkiye’deki futbolcularda daha gelişmiş olduğunu düşünüyorum.

Çalıştırdığınız takımlardaki keşfedebileceğiniz genç yetenekleri Türk futboluna kazandırmak gibi bir projeniz var mı?

-Böyle bir şeyin olması beni çok mutlu eder. Belki Türk takımlarıyla işbirliği yaparak burada yaz kampları veya akademiler oluşturma noktasında çalışabiliriz. Bu biraz taleple ilgili, böyle bir talep olursa takımlarımıza seve seve destek olurum.

‘ONLARIN ÖĞRENME SÜRECİNİN BİR PARÇASIYIM’

Amerikan futbolunun bir kültür haline geldiği ülkede bizim bildiğimiz futbolu oynatmaya çalışmak, gençlere bunu sevdirmeye çalışmak zor olmuyor mu?

-Pek zorlandığım söylenemez. Ben bu konuda biraz şanslıyım sanırım. Çalıştırdığım futbolcularımla sadece sahada değil saha dışında da kurduğum iletişime önem veriyorum. Onların aileleriyle görüşüp oyuncunun karakteriyle, günlük hayattaki tercihleriyle ilgili; hangi yemeği sever, hangi müziklerden hoşlanır gibi bir çok bilgiyi sezonun çok başında edinmiş oluyorum. Haliyle sahaya çıktığımızda daha bireysel bir öğretim tarzını benimsiyorum. Her oyuncu ayni şekilde motive olmuyor. Bazı oyuncular bana hoşlandıkları kızlara çıkma teklifinde bulunma konusunda sorular soruyor. Bazıları ise tamamen futbola odaklı bir gelişim konusunda beni otorite olarak görüyor. Bazen ailelerden çocuklarının beslenme, uyuma, egzersiz yapma alışkanlıklarının nasıl olumlu şekilde geliştiğiyle alakalı teşekkür telefonları alıyorum. Ben kendimi onların bu öğrenim sürecinin bir parçası olarak görüyorum. Yaşadığımız her anı bir öncekinden daha iyi hale getirebilmek için çalışıyorum. Sonuç olarak yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında kendilerine mutluluk veren anıları futbol aracılığıyla yaşamış olmaları belki profesyonel bir futbolcu olamasalar dahi onları bir futbolsever olarak ABD’deki bizim bildiğimiz futbol kültürünün gelişiminin önemli bir parçası yapacaktır.

ABD’deki altyapı sistemi ile Türkiye altyapı sistemi arasında ne gibi farklar gözlemlediniz?

-Benim Türkiye’deki altyapılarda futbolcu adayı olarak yaşadığım tecrübeler maalesef bugüne kıyasla çok gerilerdeydi. 11-12 yaşındaki çocukları kemerle döven mi dersin, 6-7 km asfaltta koşturduktan sonra denizde yüzdüren mi dersin… Yani futbolcu adayı olarak çok acı tecrübeleri yaşadım. Şu anda eminim daha iyi noktalara gelmiştir. Sonuçta UEFA’ya bağlı bir eğitim programı uygulanıyor. Altyapılarda çok değerli eğitmenler yer alıyor. ABD’de son yıllarda federasyon antrenörlerin eğitimine çok verdiğini gözlemliyoruz. Artık geçmişte biraz futbol oynamış kişilerin antrenörlük lisansı alma gibi bir ayrıcalığı bulunmuyor. Çok sıkı bir eğitim sürecinden başarıyla ayrılan adaylar lisans sahibi olabiliyor. Bu noktada sahada verilen eğitimin kalitesi de yükselmiş oluyor. Buradaki hemen hemen her altyapının bir kulüp felsefesi, buna bağlı olarak bir oyun anlayışı ve dolayısıyla bu anlayışa uygun futbolcu adaylarını bulup yetiştirmeye yönelik bir sistem var. Sadece futbolla ilgili değil bu bireylerin hayatlarında sağlıklı karar verebilme yeteneğinin gelişmesine yönelik bir yaklaşımı benimsiyoruz. Yani futbolcu adayına şöyle yap böyle gibi hazır bir bilgiyi sunmak yerine çesitli teknikler kullanarak onların bu kararı verme sürecine rehberlik etmeyi tercih ediyoruz.

‘KADIN FUTBOLCULAR ERKEKLERE GÖRE DAHA CESUR DAVRANIYOR’

Kadın futbolcuların erkeklere göre sahadaki en belirgin farklılığı ne?

-Ben kadın futbolcu adaylarının erkeklere oranla öğrendikleri yeni hareketleri (çalım atarken kullanılan hareketler gibi) çok daha cesurca denediklerini görüyorum. Ancak, kadınların oynadığı futbolu erkeklerin futboluna kriter alıp değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Her iki cinsin sahadaki gereksinimleri doğal olarak farklı. Bunun en belirgin olanı fiziksel özellikler olarak ortaya çıkabilir. Sadece fiziksel değil oyunun teknik-taktik ve mental yöndeki farklılıkları da düşünülebilir.

Hem erkek hem de kadın takımlarına antrenörlük yapıyorsunuz. İkisi arasındaki dengeyi korumak zor olmuyor mu?

-Böyle bir denge kurmuyorum işin açıkçası. Benim için bir futbolcu adayının kadın veya erkek olmasının hiçbir önemi yok. Sezon başında hedeflerimizi belirlerken oyuncunun fiziksel kapasitesinden mental durumuna, sosyal iletişiminden karakterine kadar bir çok faktörü göz önüne alarak planlamalarımızı. Çalıştırdığım her oyuncu grubunun farklı bir karakteri var. Bu farklılık benim hoşuma gidiyor. Sonuçta ben de onlarla birlikte her gün yeni bir şey öğreniyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir